Dünyayı kurtardığını sananlar dikkat! Karbon projeleri sahte mi?

3 gün önce 25

Karbon dengeleme projeleri, kuruluşların doğrudan kendi emisyonlarını azaltmak yerine, başka yerlerde düşük maliyetli karbon azaltımı sağlayan projeleri finanse ederek “denge” sağlaması fikrine dayanıyor. Ancak yapılan detaylı analizler bu projelerin çoğunun iklim faydalarını büyük ölçüde abarttığını ortaya koyuyor.

Orman koruma, yenilenebilir enerji ve pirinç tarımında metan salımını azaltmaya yönelik projeler gibi başlıklar altında sunulan birçok karbon dengeleme girişimi, vaat edilen emisyon azaltımını gerçekte sağlamıyor. Bugüne kadar piyasaya sürülen karbon kredilerinin %80’inden fazlasının gerçek bir emisyon azaltımını temsil etmediği değerlendiriliyor.

Karbon dengeleme sistemlerinde denetçiler güven vermiyor

Bu durum, karbon kredisi satın almayı düşünen kuruluşlarda güvensizlik yaratırken, karbon piyasalarında duraksamaya yol açıyor. Sorunun çözümü olarak üçüncü taraf denetim mekanizmaları ön plana çıkarılıyor.

Ancak yapılan araştırmalar, denetçilerin bu rolü güvenilir biçimde üstlenemediğini gösteriyor. Denetçilerin seçim ve ödeme süreçlerinin denetlenen kurumlar tarafından yürütülmesi, denetim raporlarının tarafsızlığına gölge düşürüyor.

Hindistan’da yapılan bir saha deneyi, bu durumu somut biçimde ortaya koyuyor. Denetçilerin merkezi bir fondan bağımsız şekilde atandığı sistemde hava ve su kirliliği seviyeleri, firmalar tarafından seçilen ve ödemesi yapılan denetçilere kıyasla %50 ila %70 oranında daha yüksek raporlandı.

Bu fark denetim sistemine yerleşmiş öz çıkar yanlılığıyla açıklanıyor. Bu tür bilişsel önyargılar, özellikle belirsizliğin yüksek olduğu, yorum gerektiren alanlarda daha belirgin hale geliyor. Karbon dengeleme projeleri, bu koşulların tamamını içeriyor.

Yüzeyde denetlenen projeler, gerçek iklim etkisini yansıtmıyor

Denetçilerin sistematik olarak kredilerin gerçek iklim katkısını olduğundan fazla gösterdiği örnekler yaygın. Tüm dengeleme projelerinin zaten bir denetim sürecinden geçmesi zorunlu olmasına rağmen, bu sistemin kredilerin fazladan yazılmasını engellemediği görülüyor. Örneğin, orman yangını riski açıkça gözlemlenebilen bir bölgede, denetçinin projeye sıfır yangın riski verdiği raporlar bulunuyor.

Bu tür örnekler istisnai değil. 2024 sonunda Verra adlı gönüllü karbon piyasasının kayıtlarında bulunan 95 projeyi inceleyen bir rapor, 33 denetçi firmadan 21’inin bu projelerin en az birinde görev aldığını ve aşırı kredi yazımı yapılan denetimlerin parçası olduğunu ortaya koydu.

Sorunun kökeninde, sistemin tüm aktörlerinin şişirilmiş karbon kredilerinden çıkar sağlaması yatıyor. Proje geliştiricileri daha fazla kredi elde etmeyi isterken, piyasada kredi ihraç ederek gelir sağlayan kayıt kuruluşları da denetçilerin yeterli titizlik göstermesini teşvik etmiyor.

Denetçiler ise, proje geliştiricilerinin taleplerine daha kolay onay veren rakiplerine karşı avantaj sağlamak için sistemin yapısal zayıflıklarına uyum sağlıyor. Bu döngü, sistemin kendi içinde dengeleyici mekanizmalar üretmesini zorlaştırıyor.

Bazı kayıt kuruluşları, denetçilerin hesap verebilirliğini artırmak için yeni adımlar attığını açıklasa da, denetim sürecinin temelinde yatan çıkar çatışması değişmeden devam ediyor. Bağımsız kalmak isteyen bir denetçinin, bilimsel olarak gerekli olan yüksek oranlı reddetme seviyelerini koruması durumunda sektörde kalabilmesi zorlaşıyor.

Mevcut karbon piyasasında denetçilere duyulan güven, gerçek iklim etkisi sağlama konusunda yetersiz kalıyor. Karbon nötr hedeflere ulaşmak için alınan politik kararların dünyamız üzerindeki etkisi düşünüldüğünde, denetim yapısındaki bu yapısal zaafların göz ardı edilmeden yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Auditing sistemi, bugünkü haliyle karbon kredilerinin güvenilirliğini garanti edecek bir mekanizma olarak işlev göstermiyor.

haberin devamını kaynağında oku