Bilim kurgu filmlerinde gerçek olan 15 teknoloji

6 saat önce 21

Bilim kurgu sineması, hayal gücünün sınırlarını zorlayan teknolojileri beyaz perdeye taşırken aslında geleceğin resmini çiziyor. Hollywood’un fantastik senaryolarında gördüğümüz birçok teknoloji, bugün günlük hayatımızın ayrılmaz parçası haline geldi.

Sinema tarihinin en ünlü bilim kurgu yapımlarında yer alan ve sonradan gerçeğe dönüşen 15 teknolojiyi inceledikten sonra, film yapımcılarının ne kadar öngörülü olduğunu görebiliyoruz.

Cep telefonu

Stanley Kubrick’in 1968 yapımı “2001: A Space Odyssey” filminde, karakterler uzayda bile (Picturephone ile) telefon görüşmesi yapabiliyordu. Film, bugünkü cep telefonlarına çok benzeyen cihazları gösterirken, gerçek hayatta ilk cep telefonu 1973’te Motorola tarafından üretildi.

Martin Cooper’ın geliştirdiği DynaTAC 8000X modeli 1.1 kilogram ağırlığındaydı ve sadece 30 dakika konuşma süresi sunuyordu. Bugün akıllı telefonlar, film yapımcılarının hayal ettiğinden çok daha güçlü birer bilgisayar halini aldı.

Tablet

Yine “2001: A Space Odyssey” filminde astronotlar, bugünkü tabletlere benzer şekilde düz ekranlı cihazlar kullanıyordu. Bu cihazlar üzerinde haberler okuyabiliyor ve video izleyebiliyorlardı. İlk tablet bilgisayar prototipi 1989’da ortaya çıkarken, Apple iPad’in 2010’da piyasaya sürülmesiyle bu teknoloji gerçekten popüler hale geldi. Bugün tabletler, film endüstrisinden eğitime kadar geniş bir kullanım alanına sahip.

Görüntülü görüşme

Fritz Lang’ın 1927 yapımı “Metropolis” filminde karakterler, ekranlar aracılığıyla birbirleriyle görüntülü konuşma yapabiliyordu. Bu teknoloji 1964’te AT&T tarafından gerçek hayata geçirildi ancak yüksek maliyeti nedeniyle yaygınlaşmadı. İnternetin gelişimiyle birlikte Skype gibi platformlar ortaya çıktı ve COVID-19 pandemisi sırasında Zoom, Teams gibi uygulamalar hayatımızın merkezine oturdu.

GPS navigasyon sistemi

Birçok bilim kurgu filminde karakterler, bulundukları konumu hassas şekilde belirleyebilen ve rotalarını çizebilen cihazlar kullanıyordu. ABD Savunma Bakanlığı tarafından 1973’te başlatılan GPS projesi, 1995’te sivil kullanıma açıldı. Bugün akıllı telefonların standart özelliği haline gelen GPS teknolojisi, günlük hayatımızda vazgeçilmez bir araç.

Biyometrik tanıma sistemleri

Steven Spielberg’in 2002 yapımı “Minority Report” filminde Tom Cruise’un karakteri, göz taraması ve parmak izi sistemleriyle kimlik doğrulama yapıyordu. İlk parmak izi tanıma sistemi 1960’larda FBI tarafından kullanılmaya başlandı. Retina tarama teknolojisi ise 1980’lerde geliştirildi. Bugün akıllı telefonlar Face ID ve Touch ID gibi biyometrik özelliklere sahip.

Dokunmatik ekran

“2001: A Space Odyssey” filminde HAL bilgisayarının kontrol panelleri, dokunmatik ekran teknolojisini andırıyordu. İlk dokunmatik ekran 1965’te E.A. Johnson tarafından İngiltere’de geliştirildi. Bu teknoloji önce havacılık sektöründe kullanıldı, daha sonra ATM’lerde yaygınlaştı. iPhone’un 2007’de piyasaya çıkmasıyla dokunmatik ekranlar günlük hayatın parçası oldu.

Yapay zeka asistanları

HAL 9000, bilim kurgu tarihinin en ünlü yapay zeka karakterlerinden biri. “2001: A Space Odyssey” filminde HAL, sesli komutları anlayıp cevap verebiliyor ve karmaşık görevleri yerine getirebiliyordu. İlk sesli asistan teknolojisi 1960’larda IBM tarafından geliştirildi ancak günümüz standartlarında kullanılabilir hale gelmesi 2000’li yılları buldu. Siri, Alexa, Google Assistant gibi platformlar bugün milyonlarca insanın günlük rutininin parçası.

Sanal gerçeklik

1982 yapımı “Tron” filmi ve daha sonra “The Matrix” serisi, insanların dijital dünyalara girebileceği konseptini işledi. İlk VR başlığı 1968’de Ivan Sutherland tarafından üretildi ancak teknoloji ancak 1990’larda ticari ürünler haline gelmeye başladı. Oculus Rift’in 2016’da piyasaya çıkmasıyla VR teknolojisi consumer pazara girdi ve bugün oyun endüstrisinden eğitime kadar geniş kullanım alanı buldu.

Jetpack

1991 yapımı “The Rocketeer” filmi ve çeşitli Bond filmlerinde karakterler jetpack kullanarak uçabiliyordu. İlk gerçek jetpack 1961’de Bell Aerospace tarafından üretildi ve “Bell Rocket Belt” adını taşıyordu. Bu erken model sadece 21 saniye uçuş süresi sunuyordu. Bugün JetPack Aviation gibi şirketler, 10 dakikaya kadar uçuş süresi olan jetpackler üretiyor.

Robotik protezler

“Star Wars” filmlerinde Luke Skywalker’ın kaybettiği elinin yerine takılan protez, gerçek bir el gibi hareket edebiliyordu. İlk myoelektrik protez 1960’larda geliştirildi. Bugün DEKA Arm gibi gelişmiş protezler, kullanıcının sinir sinyallerini algılayarak neredeyse gerçek bir el kadar hassas hareket edebiliyor. Beyin-bilgisayar arayüzü teknolojisiyle bu protezler daha da gelişiyor.

Hologram

“Star Wars” filmlerinde Prenses Leia’nın hologram mesajı, bilim kurgu sinemasının ikonik sahnelerinden biri. İlk hologram 1962’de üretildi ancak teknoloji uzun süre laboratuvar ortamında kaldı. Bugün Microsoft HoloLens gibi cihazlar holographic computing sağlıyor. Konser endüstrisinde vefat eden sanatçıların hologram gösterileri düzenleniyor.

Denizaltılar

Jules Verne’nin “20,000 Leagues Under the Sea” romanından uyarlanan filmler, Kaptan Nemo’nun denizaltısı Nautilus’u gösteriyordu. İlk gerçek denizaltı 1620’de Cornelis Drebbel tarafından üretildi ancak modern denizaltılar 19. yüzyılda geliştirilmeye başlandı. Bugün denizaltılar askeri amaçların yanı sıra bilimsel araştırmalarda da kullanılıyor.

Uzay istasyonları

“2001: A Space Odyssey” filmindeki dönen uzay istasyonu, sıfır yerçekimi ortamında yaşamı mümkün kılıyordu. İlk uzay istasyonu 1971’de fırlatılan Salyut 1 oldu. Bugün Uluslararası Uzay İstasyonu, sürekli olarak astronotların yaşadığı ve bilimsel deneyler yaptığı bir platform olarak işlev görüyor. SpaceX gibi özel şirketler ticari uzay istasyonları geliştiriyor.

Elektrikli otomobiller

“Blade Runner” filminde 2019 yılında geçen senaryoda elektrikli uçan arabalar görülüyordu. Elektrikli otomobiller aslında 19. yüzyılda icat edildi ancak benzinli motorların popülaritesi nedeniyle geri planda kaldı. Tesla’nın 2008’de Roadster modelini piyasaya sürmesiyle elektrikli otomobiller yeniden popüler hale geldi. Bugün tüm büyük otomotiv şirketleri elektrikli modeller üretiyor.

DNA analizi ve genetik mühendislik

Steven Spielberg’in 1993 yapımı “Jurassic Park” filminde bilim insanları, dinozor DNA’sını analiz ederek bu canlıları yeniden yaratabiliyordu. DNA’nın yapısı 1953’te keşfedildi ancak genetik mühendislik teknolojileri 1970’lerde gelişmeye başladı. CRISPR-Cas9 teknolojisinin 2012’de keşfedilmesiyle genetik düzenleme çok daha hassas ve erişilebilir hale geldi. Bugün tıptan tarıma kadar birçok alanda genetik mühendislik kullanılıyor.

Bu teknolojilerin gerçek hayata geçiş süreci, bilim kurgu filmlerinin sadece eğlence amaçlı olmadığını, aynı zamanda bilim insanları ve mühendisler için ilham kaynağı olduğunu gösteriyor. Hollywood’un hayal gücü ile bilimsel araştırmaların birleşmesi, bugün kullandığımız birçok teknolojinin temelini attı. Film endüstrisi gelecek öngörülerinde şaşırtıcı derecede başarılı olurken, bazen gerçek hayat senaryoları bile aştı.

haberin devamını kaynağında oku